Hür irade denilen şey nedenlerin ve koşulların insanları yönlendirmesidir. Herkes doğanın verdiği rolü oynar ve her şey neden sonuç ilişkisine göre ilerler. Doğanın güç istencine dayalı kanunları, düzenin insanlardan istedikleri insan yaşamını belirler. İçinde bulunduğu koşullar ise bu belirlenen yaşamda ne yapabileceğini belirler. Ve tüm bu etmenlerin yarattığı nedenler zorunlu sonuçları doğurur, insanın hür iradesi yoktur ve bu sonuçların önüne geçemez. Kimileri ise sorgular ve aykırı bir yaşamı tercih eder ancak bu aykırı insanları da yaratan, onları sorgulamaya iten de yine nedenlerdir, bulunduğu koşullardır.
Belirli nedenler zorunlu sonuçlar doğurur ve sizin o özgür irade dediğiniz şartların yönlendirdiği şey bu sonuçların önüne asla geçemez. Doğanın yasaları her daim işler ve insanlar bu konuda çaresizdir. Geleceği bilemesek de bunu bilmek geçmişteki her şeyi açıklamaya yetiyor.
Bu anlamsız hayat bir mücadeledir ve bu mücadelede ancak güçlü olanlar ayakta kalır ve güçsüzler yok olur. Doğanın en önemli kuralı budur ve bu kural, hiçbir insan uydurması kuralı tanımaz. Bu mücadelede her şey mübahtır. Tüm toplum ve ahlak kuralları da vahşi doğaya aykırı biçimde insanlar tarafından uydurulmuş ve yine insanlar tarafından tanınmamıştır. Kurallar yalnızca güçlü olanların lehine işler, güçsüz kalanlar bu mücadelede insanlar arasında sözde uyum sağlayan kuralların dışındadır. Doğa acımasız ve vahşidir, sunduğu hayat bir dayatmadır ve hayat anlamsızdır.
Sorgulayarak herşeyin bir hiç olduğunun farkına varmak ve hiçlik bilincine ulaşmak bir aydınlanmadır. Ancak varlığın anlamını yitirdiği nokta olan hiçliğe ulaşmak huzur getirmez ve övünülecek bir durum değildir. Bir hiç olarak hiçliğin dünyasında anlamsızca yaşamak öfkeyi doğurur ve hiçliğin dünyasına duyulan öfke anarko nihilist yıkımı yaratır.
Milliyetçilik ve din türevi bağnazlıklar en büyük ruh hastalıklarıdır. Milyarlarca insanı peşinden sürükleyen bağnazlık, yeryüzünde insanı insana düşman eden, yönetenlere yani insanların cellatlarına kayıtsız şartsız bağlayan, insanı öz ve özgür olmaktan çıkarıp köle haline getiren ağır bir ruh hastalığıdır. İnsan özüne dönmek ve bağnazlıklarından kurtulmak istiyorsa, yalnızca bir hiç olmalıdır.
Din mucizevidir ve bir afyon değildir. Ezilen ve sömürülen insanlardan celladına şükreden ve itaat eden köleler yaratır. İnsanları doğanın gerçekleriyle değil metafiziğin masallarıyla yaşadığı farklı bir boyuta taşır. En güçlü uyuşturucu bile insanlık üzerinde bu kadar etkili olamaz.
İdeolojiler, her ne vaadederse etsin, bir kesimin başka bir kesime olan hakimiyetini ve tüm insanlığın kendi ideolojilerinin bayrağı altında toplanmasını savunurlar. Her ideoloji, bu anlamsız dünyada insanlar arası savaşın birer safıdır ve tüm savaşların ana kaynağıdır. Dünya üzerine kurulmuş her ideolojik düşünce, insanı sınırlandıran ve özünden koparan, dünya hırsına dayalı insan ürünleridir. İnsan öz ve özgür olmak için yalnızca bir hiç olmalıdır.
Eğer insan olmak yeryüzünün en kibirli ve bencil canlısı olmaksa, güç ve dünya hırsı peşinde koşmaksa, çıkarları uğruna zulmetmekse, farklı olana tahammül edememekse, itaat etmekse insanlığın kanını emenlere ve sessiz kalmaksa adaletsizliklere, insanlık size kalsın, biz insan değiliz. Bizler yalnızca birer hiçiz!
Dünya mı yanıyor? Yansın. Her ne olacaksa inceldiği yerden kopsun. Bir hiç, bu değersiz ve anlamsız dünyayı asla ciddiye almaz, hiçbir medet ummaz. Çünkü bir hiç, yalnızca bir hiçtir.
Zaman hayatın afyonudur. Hayat, bütün darbelerini indirdikten sonra zamanı kullanarak öğrendiğiniz gerçekleri, çektiğiniz acıları aklınızdan silmeyi ve sizi yeniden kendine bağlamayı ister. Ancak gerçeklerle yaşamak ve acı çekmek, yalanlara yeniden kanmaktan daha iyidir.
Murat UZ