Şu bir gerçek ki, en dindar sayılan insanlar bir araya getirilip tanrıya dua etseler duaları kabul olmayacaktır. Ancak bunu da türlü bahanelerle görmezden gelirler. Dünyada yalnız oldukları gerçeğini görmezden gelip, ilahi bir güce sığındıklarını sanarak kendilerini avuturlar. Bu şekilde dünyadaki adaletsizliklere de boyun eğdirilip ilahi güçten yardım beklerler ancak o yardım hiç gelmez.
Her insanın içinde kötülük gizlidir. Her insan bencildir çünkü dünya hırsına sahiptir. Ne kadar yakın da olsanız, hep iyi de davransanız çıkarınız çatıştığında tüm bunlar unutulur ve yerini çıkar çatışması alır. İnsanın içindeki kötülük o zaman ortaya çıkar. Yalnızca dünya hırsı olmayan bir insan kötülükten uzak kalabilir.
Ne kadar iyiyseniz o kadar ezilirsiniz. Ne kadar severseniz o kişi sizden o kadar uzaklaşır. Ne kadar hayal kurarsanız, beklenti içinde olursanız ve umut beslerseniz o kadar üzülürsünüz. Dünya tüm bu güzelliklerin yaşanması için fazlasıyla kötü ve adaletsiz.
Aşk tanrıyı kıskandıracak türden güzel bir duygudur. Koşulsuz bağlılık, mutluluk, hayatını bir insana adamak ve uğrunda her şeyi yapabilecek olmak. Ancak ne yazık ki bu dünya aşk için de fazlasıyla kirli. Yine de bu dünyada yaşanacak bir şey varsa o da en saf haliyle aşktır. Her ne kadar değeri bilinmeyecek ve muhtemelen tek taraflı olacak olsa da...
Eğer tüm bu dayatmaların, acıların, yıkılan hayallerin ve dünya cehenneminde boyun eğmenin bedeliyse öte dünya, varsın her şeye rağmen boyun eğenler anlamsız bir cennette ebediyen yaşasın. Eğer haklı isyanımızın bedeli cehennem olacaksa, varsın ölümden sonra ikinci bir cehennemi yaşayalım. Kötülük yaparak kirli amaçlarına ulaşanlarla sadece adil bir yaşam isteyen ancak asla ulaşamayan bizleri bir tutarak cehenneme atan tanrı da buna adalet desin!
Çocukken gerçekten güzel bir hayatımız olacağına dair kandırıldık. Hayaller kurduk, mücadele ettik. Ancak büyüdükçe hayat kendini öyle bir tanıttı ki bu dünyanın yalnızca bir cehennem olduğunu, saf hayallerin, adaletin, umudun, mutluluğun yalnızca bir ütopya olduğunu kavradık. Boyun eğenler köle olmaya devam etti. Ancak biz aydınlandık, sadece bir ütopya olan hayallerimizi asla bırakmadık ve her şeye karşı yalnızca bir hiç olduk!
Sonunda hiçbir şeyin çözülmeyeceğini bilerek adalet için savaşmak anlamsızdır. Eğer pasif kalmayarak bir savaş vereceksek, bu yalnızca yıkım için olacaktır.
İnsanlık tarihi başladığından beri kötülük bu dünyadan hiç eksik olmadı. İnsanlık sahip olduğu düşünme gücünü ölüm gerçeğine rağmen hırsları için, dünyaya hakim olmak ve en güçlü olmak için kötüye kullandı. Dünyevi hırsları uğruna her şeyi yaptı. Kibri ve egosu o kadar büyüktü ki ölümsüz olma hırsına kapıldı, ölümsüzlük masalları yazdı. Ancak insanlık son yüzyılda en kötü dönemine girdi. Gücü ve hırsları doruk noktasına ulaştı. Artık şundan eminiz ki, nihilizmin belirttiği acı son hiç olmadığı kadar yakın.
Bazı insanlar her şeyin farkında olduğunu düşünüp güzel bir dünya için çabalamaya devam ediyor. Ancak şu bir gerçek ki, insanlık hiçbir zaman aydınlanmayacak ve bu dünya hiçbir zaman güzel bir yer olmayacak. En başta güç istencine dayalı doğa kanunları ve daha sonra insanlığın kurduğu bu düzen ve medeniyet buna asla izin vermeyecek. Bu yüzden biz her şeyin farkındayız ve hiçbir şey yapmıyoruz.
Köle olduklarının farkında olmayan düzen köleleri özgürlüğü hiçbir zaman anlayamaz.
Dünyadaki bütün düşmanlıkların sebebi yönetenlerin çıkar çatışmalarıdır. Din ve milliyetçilikle birbirlerini hiç tanımayan insanları birbirlerine ölesiye düşman ederler. Halbuki dini, ırkı ne olursa olsun herkes yalnızca insandır. İnsanlar ancak birbirlerini tanıdıklarında ve yalnızca ölümlü birer insan olduklarını anladıklarında tüm bu düşmanlıkların anlamsızlığını kavrayabilirler.
Nasıl da coşkuyla kutluyorlar köle olmayı. Nasıl da mutlular düzenin cahil köleleri. Her gün yanı başlarında insanlar haksız yere ölürken veya haksız bir yaşam sürerlerken bir gün kendilerinin de aynı sonu yaşayacaklarını düşünmeden düzene itaat etmeye devam ediyorlar. Yaşama izni karşılığında bu adi düzene ömür boyu kölelik ediyorlar ve aslında bu alışverişten hiçbirinin haberi yok! Halbuki mutluluk aslında ne kadar kolaymış, yeter ki bir beyniniz olmasın!
Dünyadan medet umarsan ve mutlu olacağını sanarsan üzülürsün, hayallerin yıkılır. Güzel bir dünya yalanlarına kanarsan dünya sana kendini tanıttığında yıkılırsın. İnsanlara güvenirsen, pişman edilirsin. İyilikten, dürüstlükten yanaysan daima sürünürsün. Seni kollayan bir tanrıya ve onun adına yazılan yalanlara kanarsan, gerçekleri farkettiğinde isyan edersin. Düzenin istediği gibi yaşar, onların değer yargılarına inanırsan ömrünü yalnızca bir köle olarak geçirirsin. Gerçek şudur ki, adaletsiz ve düzeni bozuk bu dünyada her şeyden arınarak yalnızca bir hiç olunmalıdır.
Eğer ki yeryüzünde bir insan bir insana emir verebiliyorsa, birileri sefalet içinde yaşıyorken birileri lüks içinde yaşıyorsa, yönetenlerin yarattığı ve kendi çıkarları için kullandığı değer yargıları tüm insanlığa dayatılıyorsa, sömürü düzen olmuş sömürenler saygıdeğer sömürülenler köle olmuşsa ve en kötüsü de insanlık buna ses çıkarmıyorsa yaşamak için hiçbir sebep kalmamış demektir. Çünkü böyle bir dünyada mutluluk yalnızca umut edilendir, umut bir hayal, hayaller ise yalnızca bir ütopyadır.
Herkes doğanın verdiği rolü oynar. Dahi bir insanın bilim adamı olması bir başarı değil, olması gerekenin gerçekleşmesidir. Eğer ki dünyadaki rolünüzün dışına çıkabiliyor, mucizeler yaratabiliyor ve olmaz denilen şeyleri oldurabiliyorsanız işte başarı budur.
Dünyanın adaletsiz, anlamsız, değersiz ve saçma insanlığın ise adi bir ırk olduğunun farkına bir kere vardıktan sonra artık geri dönemezsiniz. Dünyaya aldanmaz, yaşamdan medet ummaz insanlığa asla kanmazsınız.
Dünyada kötü olarak tabir edilen bir olaya şaşırmak anlamsızdır. Bu dünyada iyi şeyler imkansız olabiliyorken, aklınıza gelebilecek her kötü şeyin gerçekleşmesi olağandır, şaşırtıcı değildir.
Düşünen bir insan, kendi dünyasının sınırları içerisinde kendisini ve dünyasını çözümleyebilir ve bu evrensel değildir. Tüm dünya hatta evreni baz alırsak, bir insan hiçbir şey bilmez. Bu açıdan, mutlak ve evrensel bilgi yoktur.
Murat UZ