Demokrasi çoğunluğun diktatörlüğüdür, yalan. Demokrasi sayıları az olan güç sahiplerinin, çoğunluk olan sömürdüğü insanlar aracılığıyla kurduğu bir diktatörlüktür.
İhtiyacımız olmayan şeyleri bu düzen bize ihtiyaç olarak gösteriyor. Onlarla büyütülüyoruz ve en sonunda ayrılmaz parçalarımız oluyor. Daha çok mülk edinmek için mücadele ediyor ve birbirimizi yiyoruz. Sonunda ise sahip olduklarımız bize sahip oluyor ve düzen istediğini alıyor, kendi elleriyle yarattığı köleler sayesinde güç kazanıp devamlılığını sağlıyor.
Hayat öyle kahpedir ki mutluluğu gösterir ama asla vermez. Sürekli mutluluğun peşinden gitmemizi ister ve her istediğini yaptırır ancak sonunda mutlu bir insan değil bitkin bir köle kalır ortada.
Boykot ediyorum hayatı. Nefes alıyor ama yaşamıyorum. Dünya hırsıyla birbirlerini yiyen zavallı insanları izleyip sadece gülüyorum. Nefret ettiğim dünyayı kendi elleriyle nasıl yokettiklerini sessizce izliyorum. Tanrı ise isyanımla en sert tepkiyi benden görüyor. Dünya buysa ben yokum!
Her insan ayrı bir dünya, ayrı bir roman. Ancak ne yazık ki insanların büyük çoğunluğu birbirinden pek de bir farkı olmayan, düzenin kurallarının yazdığı bir roman. Farklı maskeler altındaki aynı yüzler, aynı basit yaşamlar.
Tanrı, sonsuz güç sahibi, evrenin yaratıcısı. Ancak yarattıklarına hakim olmaktan aciz, dünya gibi bir facianın yaratıcısı aynı zamanda da bencillerin en büyüğü.
Her insan dünyada birer nokta, dünya ise evrende yalnızca bir nokta. Dünyada binlerce canlı çeşidinden yalnızca biriyiz. Evrende de muhtemelen milyonlarca canlı çeşidinden biriyiz.
Ancak insanlar kendilerini en özel ve en üstün canlı kabul ediyor, tanrının evreni kendileri için yarattığını, çok özel şeyler vaadettiğini ve tek derdinin kendileri olduğunu düşünüyor. Ancak maalesef insanların anlamadığı şey yalnızca bir nokta olduklarıdır.
Aydınlanmaya ve anarko nihilizme giden ilk yol bizden başlar. Önce kendimize öfkelenmeli, kendi değer yargılarımızı yıkmalı, kendimize olan saygımızı kaybetmeli, kendimizi üstün canlı olarak görmekten vazgeçmeli, tüm umudumuzu, amaçlarımızı ve kendimizi yıkmalı, önce kendimizden nefret etmeli ve sonrasında aynı şekilde düşüncelerimizi tüm dünya için uygulamalıyız.
Varlığınızdan, dünyadan ve hayattan hiçbir beklentiniz olmasın. Çünkü böyle bir dünyada beklenti içinde olmak ancak üzüntü verir. Canınızın istediğini yapın, sonunu düşünmeyin çünkü bir gün elbet öleceğiz. Her şeyden önce bir gün öleceğimizi kabullenmek, tüm umudumuzu kaybetmek bizi özgür kılar. Bu dünyada kendimiz olarak yaşamanın tek yolu budur.
Nihilist ruhumu hangi yalanlarla kandıracaksınız? Şu gösterişli ama sahte dünyanızla mı yine dünyevi zevklere hitap eden öte dünyanızla mı? Yoksa adalet, mutluluk gibi saçma vaadlerinizle mi? Buna ancak düzen adamları kanar, beni asla kandıramazsınız çünkü ben aydınlandım!
Bir düzen adamının gözünde, kendisi gibi düşünmeyen herkesin ya beyni yıkanmıştır ya da boş insandır. Halbuki kendisi boş insanların en üstünüdür ve onun içindeki boşluğu dolduran her şey düzenin belirlediği şeylerdir.
Hiçbir şeye inanmadan, hiçbir şeyin veya hiç kimsenin izinden gitmeden, hiçbir kurala bağlı olmadan, hiç kimseye güvenmeden, sanki hiç yokmuş gibi yaşamak. Sen yoksan, ben de yokum...
Hayatın en güzel yanı bir gün ölümün olmasıdır. Bir gün ölüm tüm acıları bitirecek, sizi hayattan kurtaracak ve aydınlatacak. Ancak bazıları için bu aydınlanma çok geç olacak, ölüm sahip oldukları her şeyi ellerinden çekip alacak ve onlara küçük kıyametlerini yaşatacak. İşte ölüm günü biz hiç olanlar için zaferken düzen adamları için vahşet olacak.
Murat UZ