Hayallerimiz vardır, gerçek olamayacağını bile bile kurduğumuz ve gerçek olmasına izin verilmeyen. Yıkılır hayaller ve elde sadece bir hiç kalır. Ancak bu yaşanmamış hayaller öfke olarak birikir, asla unutulmaz. Ve bir gün ortaya çıkar! Mutluluğun barınamadığı dünyada kaybeden olarak gitmek mi? Yoksa hayallerimizi yıkan her şeye karşı YIKIM mı? Hiçbir şey unutulmadı, unutulmayacak. YIKIM ateşi her yeri saracak.
Düzenin değerleri için mücadele etmek, siyasete atılıp dünyevi amaçlar peşinde koşup özgürlüğünü kaybetmek ve gösterişli ama sahte medeniyette ünlü olup yine tüm özgürlüğünü kaybetmek oldukça anlamsız ve boştur. Aslolan kendini tüm değerlerden, amaçlardan arındırıp hiç olarak özgürce yaşamak ve tüm bu saçmalıkların karşısında olmaktır. Hiçbir güzel günü ve geleceği olmayan dünyada yapılacak en mantıklı iş budur.
Hayal kurmak güzeldir. Ben de bazen medeniyetin ve düzenin yıkıldığı, sınırların kalktığı, tüm ayrımların bittiği, savaşların ve her türlü çatışmanın son bulduğu tek değeri sevgi olan bir dünya hayal ediyorum. Ancak böyle bir dünyada bir amaç edinmek dünyayı hiç tanımamak demektir ki gençken herkes bu hataya düşer ve ilerleyen yaşlarında hayalleri ile bugününe baktığında gerçeği anlar.
Tüm "terör" adı verilen eylemlerin, dışarıdan bakınca bu sebepten işlenir mi denilen cinayetlerin, para için veya başka bir düzen değeri için çıkan kavgaların, işlenen cinayetlerin tek sorumlusu insanların psikolojisini bozan, haklarını gasp eden ve sömüren bu düzen ve medeniyettir.
Yazılı bir kader yoktur ancak doğduğumuz ülke, ailemiz, genlerimiz, cinsiyetimiz ve diğer tüm özelliklerimiz ile ilk doğduğumuz anda hayatımızın %80'ini yönlendiren şeyler ortaya çıkıyor. Kalan %20'si ise %80'in yarattığı koşullar çerçevesinde bizim yönlendirmemizle ortaya çıkıyor. Bu yüzden herkes doğanın verdiği rolü oynar.
Ne yazık ki dünya hırsı, farklı ve birbirine düşman saflar bitmeden yani yalnızca hiç olunmadan adalet, eşitlik, kardeşlik kavramları içi boş değerler olarak kalacaktır. Ve ne yazık ki, var olan doğa kanunları, düzen ve medeniyet insanları tarihin sonuna kadar bu şekilde yaşamak zorunda bırakacaktır. Tek ama tek çare medeniyete, düzene ve onların yargılarına karşı yıkımdır.
Dış görünüşe, ekonomik gücüne, makamına göre insanlara değer veren, saygı gösteren ancak fakir, çirkin veya engelli insanları hor görenlerin yarattığı "değer" kavramı temelinden çürük bir kavramdır. Asıl değersizlik bu saçma değer kavramlarıdır. Nihilizm işte bu değer kavramlarının yıkılmasıdır.
Herkesin bir safının olduğu dünyada demokrasi ancak ve ancak çoğunluğun diktatörlüğü olacaktır.
Saygı ve sevgi hakedenindir. Aynı ülkede yaşıyoruz diye bir başkasını sevmek veya büyük diye bir başkasına saygı duymak zorunda değiliz. Aksi takdirde daima kullanılırız.
Devlet en büyük teröristtir. Düzen onun en büyük silahıdır. O hem insanları katleder hem de katlettirir. Hizmet ettiği sınıfın çıkarları uğruna insanları ezer ve kendine karşı savaşanı terörist ilan eder.
Hastanede ihmal yüzünden çocuğu ölen baba, asker darbesinde babası öldürülen çocuk, devletin kirli işlerine uymadığı için işten çıkarılan memur, çocuğuna içirecek süt bulamayan anne, sokakta yaşayan kimsenin yüzüne bakmadığı ve hor görülen adam, annesi babası ölen ve yurtta işkence gören çocuk ve daha niceleri. İşte devlete karşı savaşan teröristler.
Düşmanımın düşmanı rakibimdir. Kendi düşünceleri adına bir başkasının benim düşmanımı yenmesi benim de mağlubiyetimdir.
Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtıdır. Kanıt yoksa gerçek de yok.
Hayal kurmak mı? Boşversenize, düzen zaten bizim yerimize hayal kurmuş! Doğa zaten herkese rolünü vermiş! Şimdi bize düşen tüm bunlara itaat etmek mi? Hayır, tüm dayatmalara koskocaman bir hayır!
Kendini dünyaya kaptırmış, hırsa kapılmış insanlar ve onları bu yola iten doğa kanunları ve düzen. Ve tüm bunların yarattığı bir medeniyet. İşte sonu doğayı, kendi yarattıkları medeniyeti ve insanlığı yok etmeye, yıkmaya doğru giden yol.
Kendini dünyaya kaptırmış, hırsa kapılmış insanlar ve onları bu yola iten doğa kanunları ve düzen. Ve tüm bunların yarattığı bir medeniyet. İşte sonu doğayı, kendi yarattıkları medeniyeti ve insanlığı yok etmeye, yıkmaya doğru giden yol.
Hiçliği benimseyenler farklı suretlerde olabilirler. Farklı bedensel, ruhsal, duygusal özelliklere sahip olabilirler. Bunlar sadece teorik farklılıklardır. Ancak hiç olanlar arasında pratikte bir fark yoktur.
Murat UZ